Ana içeriğe atla

Çalışan Kazanır

                                                   ÇALIŞAN KAZANIR 

                            "Çalışan kazanır ,elması kızarır."   Bu cümleyi çoğu kişi hatırladı galiba?  Birinci sınıfta       okuma yazmaya geçenleri belirtmek için hazırlanan köşenin başlık yazısı.

             Birinci sınıfta çok çalışarak ,gayret ederek elmamızı kızartarak başarıya ilk imzamızı atıyoruz.Daha sonra ise aldığımız takdir ve teşekkür belgeleriyle bunu pekiştiriyoruz. Ya elmasını zorla kızarttıklarımız, ne yapıyorlar?  Belli bir yaştan sonra bir hız kazanıp umulmadık sonuçlar elde edebiliyorlar.Ya da tökezleye tökezleye ittire kaktıra sınıflarını zorla geçiyorlar.Bazen tersi de olabiliyor.Bakıyorsun çocuk ilkokulu çok başarılı bir şekilde tamamlamış,ergenlikle beraber geri geri gider olmuş.

    Geriye gidişlerin pek çok sebebi var. Bunlar; öğretmenlerin çok ve farklı olması,ergenliğin getirdiği bunalımlar,özellikle tablet telefon düşkünlüğü,anne babaya zıtlaşma vs  gibi daha pek çok sayabiliriz.

     Sevgili gençlerimiz maalesef  başarıda  yarış duygusunu çok erken kaybediyorlar. Telefon markası yarışı,ayakkabıdan tutun da tüm kıyafet yarışı, para harcama yarışı, kafelerde en çok zaman geçirme yarışı,ailesine kim çok karşı gelir yarışı gibi sonu hüsranla biten yarışlara giriyorlar.Kimseyi eleştirme amacında değilim.Sadece acı gerçekleri üzülerek yazıyorum.

 Özellikle sınav senesi etüt merkezlerine kayıtlar olunur,çocuğum daha iyi eğitim alsın ,diyenler özel okullara verirler,özel hocalar tutarlar.Kısacası bir maraton başlar.Anne babada olan heyecan coşku ,gayret çoğu çocukta ,gençte yoktur.Neden yoktur?Gelecekle ilgili hayali ,hedefi yoktur.Çünkü o yaşına kadar her istediği verilmiştir, sunulmuştur.Bebeklikten itibaren sorumluluk verilmeyen,bedel ödetilmeyen gence bu yük ağır gelir.Yüzde beşlik kısma kadar  gayret vardır.Diğerleri ders dışındaki yarışla zaman geçirmeyi tercih eder.Masa başına oturtmak idam sehpasına oturtmak gibidir.Karınlar ağrır,başlar ağrır ,mideler bulanır, hiç geçmeyen can sıkıntısı vardır.Hocalar suçlanır,okul beğenilmez.Ders çalışmamak için milyon tane bahane üretilir .Çocuğumuz ,yavrumuz üzülmesin ,psikolojisi bozulmasin diyen anne babalar el pençe divan dururlar.Ne yapacaklarını bilemezler.Büyük sınavı başarsın kendini kurtarsın,derler.Ancak gencin dünyası başkadır.İnternette vakit öldürür,mesajlaşmalar hiç bitmez.Arkadaşlarıyla gezme planları kurar.......Daha neler neler......

Büyük gün gelir çatar.Ailecek heyecanla sınava girilir.Öğrenci içerde ana baba dışarda ter döker.Sınavdan kırmızı suratlarla ,gözlerle çıkılır.Yorulmuşlardır.Kimisi zamanım yetmedi der,kimisi sorular çok zordu der,bazı açıkgözler de çok kolaydı diyerek göz boyar.

Aradan zaman geçer ve sonuçlar açıklanır.Gerçekten planlı programlı çalışanlar,isteyerek çalışanlar,soru çözdürmek için hocaların peşinde koşanlar ,kitap okumaya,spora vakit ayıranlar istedikleri puanları genellikle alırlar.Bazıları bütün soruları cevaplayarak tam puan alır.İşte sene sonunda elmalarını kızartırlar .Kazanan onlar  olur.

 Hiç çalışanla çalışmayan bir olur mu? Kazanmak istiyorsak zaman kullanmayı ,planlı ders çalışmayı küçük yaşlarda alışkanlık haline getirmeliyiz.Birileri sevinirken ,gülerken, köşede ağlayan sen olma.

   Kazanamayışının tek suçlusu herkesin kendisidir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BABANIN ÇOCUKLARI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

                                                                   BABANIN  ÇOCUKLARI  ÜZERİNDEKİ  ETKİLERİ        Babanın sanatı oğula mirastır, demiştir atalarımız. Babanın sanatı nedir?  Görünen sanat yaptığı meslektir. Ya görünmeyen sanatı nedir? Asıl çocuklarına kalan sanat odur. Aslında görünmeyen sanatı çoktur ve 'sanatlar' diye çoğul söyleyebiliriz. Yapılan araştırmalarda zeka geninin anneden geçtiği üzerinde hemfikir olunmuştur. Babadan evlatlarına miras olarak kalanlar nelerdir?       Baba güçtür. Gücün, kuvvetin temsilcisidir.  Çocuklar, arkadaşları tarafından zorbalığa uğradığı zaman "Babama söylerim, sizi döver." diyerek babasının güçlü olduğunu dile getirir. Aslında güç, birilerini döverek kendini göstermek değildir. Güçlü olmak nedir? Kendine güvenmektir. Öfke kontrolünü sağlamaktır. Sosyal ilişkileri iyi kurmaktır. Ev içinde eşine ve çocuklarına sevgili, saygılı olmaktır. Ailesine yeterli vakit ayırmaktır.          Çocuklar, sözlerden çok davranışları

ANAM, CANIM ANAM

                                                    ANAM, CANIM ANAM     "  Anam, canım anam!" diyebilen kaç kişi var içimizde? Canı gönülden mi diyor, yoksa ağzının ucuyla mı diyor?      Vefakar, cefakar annelerin günü geldi. Bütün mağazalar indirimlerini verdi. "Annelerinize hediye alın, mutlu olsun, görevi olan ev işlerinde  az yorulsun." mu diyorlar sizce? Çoğu kişi de annesini mutlu etmek adına evin ihtiyaçlarını bir bir alıyor. Anneler de mutlu oluyor. Çünkü değer verilmiş, çocukları ve eşi bir gün de olsa mutlu olmasını sağlamışlardır.      Ya günü kutlanmayan, gönlü hoş edilmeyen annelere ne demeli? Hediye almayı bırak evin önünden bir çiçek toplayıp verilmeyen, o gün için bir yemeğe götürülmeyen, o gün hiç ev işi yaptırılmayarak ödüllendirilmeyen, her şeyden öte bir gün azarlanmayan zavallı annelerimize  'Ya sabır' çeksin mi diyelim?       Anne kutsal bir varlıktır. Bizim dünyaya gelmemize vesile olan, gecesini gündüzünü bize adayan, canını bile hiç

LGS YOLUNDA ÖĞRENCİLER- AİLELER VE ÖĞRETMENLER-KOÇLAR

    LGS  YOLUNDA ÖĞRENCİLER- AİLELER VE ÖĞRETMENLER-KOÇLAR      Sevgili öğrencilerimiz on aylık heyecanlı, yorucu bir yolculuğa başladınız. Sizlerle beraber bu yolun yolcuları aynı zamanda aileniz ve sizi çalıştıran öğretmenleriniz. Hepinize şimdiden kolaylıkla ve güzellikle dolu bir yolculuk ve mutlu bir son diliyorum. “Koç kimdir, koçluk nedir? “ kısaca açıklayalım. Kelime anlamı olarak koçluk ”coaching” ; birini, bir yerden bir yere götürme anlamına gelir.   Koçluk; istenen performansa ulaşmak için, koç (coach) ve danışan (coachee) arasında kurulan planlı bir gelişim ilişkisidir.    Çağdaş eğitimde öğrenci bilgi yüklenen bir obje değildir; bilgi öğrenci içindir, öğrenci bilgi için değil. Amaç öğrenciye bilgi yığmak değil, öğrencinin bilgiyi anlayabilmesi, kavrayabilmesi gerektiğinde kendi başına bağlantılar kurarak bilgi üretebilmesidir. Gerçekten eğitimin birinci işlevi, çocuğa gerektiğinde bilgiyi nereden nasıl öğrenebileceğine ait temel becerileri, yani “öğrenmeyi öğretmesi”;