Ana içeriğe atla

DEPREM

                     


                                       

                        DEPREM

        YIKTI GEÇTİ BİNLERCE EVİ.

        YAKTI GEÇTİ MİLYONLARCA YÜREĞİ.

        SÖNDÜRDÜ BİNLERCE OCAĞI.

         Kim  ya da kimler suçlu?

         Kimler sorumlu bundan?

        Daha nice cevabı olan ya da olmayan sorular........

        6 Şubat benim öğretmenlik gorevine ilk başlama tarihimdi. Şimdi ise büyük acıların yaşandığı, hayatların son bulduğu tarih oldu. 6 Şubat sabahı canlarımız yandı ve hala yanmakta.  Benim asil milletim, asil devletim  koskoca bir bölgede meydana gelen yok edici bir depremde birlik oldu, kenetlendi ve  uçarak yetişti yardıma. Canlarını hiçe sayarak hem de. Kimse; ben de ölür müyüm, diye düşünmeden koştu bölgeye.
Hala da orada hizmet vermekteler. Gidemeyenler bulundukları yerlerde her türlü yardıma destek vermekteler. Kısacası hala canla başla yardıma devam ediliyor.
        Bunun yanı sıra böyle iç yakıcı bir zamanda fırsatçılık yapanlar da var. Yalan dolan sözlerle ortalığı karıştıranlar da var. İnsanları kıyaslayıp, "Falanca şunu yaptı da filanca bunu yapmadı." diyerek insanları birbirine rakip hale getirme yarışında olanlar da var. Enkaz altından insan kurtarma yerine bulduğunu çalan da var. Daha da kötüsü bu karmaşada vicdansız çocuk hırsızları ve organ mafyası da görevlerini yapmaya çabalıyorlar. 
        Bir bölgenin yok olması, depremzelerin, bebek dahil büyük küçük insanların günlerce aç susuz enkaz altında  yaşaması, insanların yardım için giderken uçarak gitmesi ve daha pek çok mucizeler insanlara bir şeyleri göstermiş olması lazım. Ders alanlar çok oldu. İşin ciddiyetinde olmayıp insan görünümlü yaratıklar depremzedelerle dalga geçme cür'etinde bile bulundular.
       İnsanlar iyilik ve kötülük yarışında resmen. Hem bu dünyada, hem ahirette iyilik yapan da , kötülük yapan da elbet er ya da geç karşılığını görecektir." Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu (karşılığını) görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu (karşılığını) görür.” (Zilzâl Suresi, 7ve 8. ayetler) buyurmuştur Allahü Teala.
       99 depremi, Maraş depremi pek çok yıkıma sebep oldu. Yer yarıldı, evler içine girdi. Binalar yerle bir oldu. Deniz taştı.  Binlerce can kaybı ve milyarlarca lira maddi zarar, insanlarda her an ölme korkusuyla karşı karşıya kalındı. Bir de diğer depremden bahsetmek istiyorum. Hangi deprem mi? Gönül yıkma, kalp kırma depreminden.
        İnsanoğlu  genellikle birbirini kırma yarışında maalesef. Bir söz söylerken karşımdaki üzülür mü, kırılır mı, gücenir mi diye düşünmüyor. Karşımdaki annem, babam, kardeşim, ağabeyim, ablam, büyüğüm ya da küçüğüm demiyor. Son sürat ağzına geleni sayıyor. Ya geçmişteki olayları ısıtıp ısıtıp önüne koyuyor, ya kendi menfaati için ağır sözler söylüyor. Eşini aldatanlar, yalan söyleyenler, çocuklarına kötü örnek olanlar, insanları kandıranlar, iki yüzlülük yapanlar, insanların, eşlerin arasını açanlar, Allah'ın yapın dediğini yapmayıp; yapmayın dediğini yapanlar kendinize biraz çeki düzen vermeniz sizin için iyi olacaktır. Ölüm geldiğinde, o ağır sözler sarfettiğin, kandırdığın vs insanlar yok olduğunda "keşke" demenin bir anlamı kalmıyor. "Geçti Bor'un pazarı, sür eşeğini Niğde'ye." sözü o kişilere tam yerinde bir söz oluyor. Kalp kıran, gönülleri yıkanlar elbette peygamberimizin dediği gibi yaptığını yaşamadan ölmeyecektir.
       "Bir kez gönül yıktın ise, kıldığın namaz değil.
         Yetmiş iki millet dahi, elin yüzün yumaz değil.    
         Bir gönül yaptın ise, er eteğin tuttun ise 
         Bir kez hayr ettin ise, birine bin az değil." diye ne güzel söylemiş Yunus Emre.
      İyilik yapıyorum, karşılığında ihanet görüyorum, diyenlerimiz de var.  Onlara da şu atasözüyle cevap vereyim:"İyilik yap denize at, balık bilmezse Halık(Yaratan) bilir."

      Dünyadaki yeryüzü depremleri doğal afettir ve ne zaman, nerede bizi yakalayacağı belli olmaz. Buna da binalarımızı sağlam yaparak hazır bulunalım. Eğer vademiz bittiyse öyle ya da böyle illaki öleceğiz. Bundan kaçış yok. Öteki dünya için hazırlığımızı da gönül kırmayarak, insanları incitmeyerek, güzel ahlaklı olarak, güzel bir kul olarak yapalım.
     Binaları sağlam yapmayarak pek çok canın malın yok olmasına sebep olanlar, bunlara izin verenler, diğer taraftan gönül depremine sebep olanlar ve tüm inasanlar şunu unutmayın ki; doğumdan ölüme kadar yaptıklarımızla, düşündüklerimizle yüce yaratan tarafından izleniyoruz. O, her seyi biliyor ve görüyor. İş yerlerinde mobese kameralarını bilenler hata yapmadan günü kapatmaya gayret ediyorlar. Her an bizler de o kameralarla izlendiğimizi düşünerek hareket edersek bu kadar zarara ziyana sebep olmayız. Ayrıca da sınavına iyi çalışan öğrenciler sınavdan korkmaz ve başarıyla bitirir okulunu. Dünya okulundan başarıyla mezun olup, ahiret üniversitesinde iyi bölümlerde yer almak istiyorsak her an sınava hazırlıklı olalım. 
       Tüm güzellikler, huzurlu günler bizlerin olsun.


















Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BABANIN ÇOCUKLARI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

                                                                   BABANIN  ÇOCUKLARI  ÜZERİNDEKİ  ETKİLERİ        Babanın sanatı oğula mirastır, demiştir atalarımız. Babanın sanatı nedir?  Görünen sanat yaptığı meslektir. Ya görünmeyen sanatı nedir? Asıl çocuklarına kalan sanat odur. Aslında görünmeyen sanatı çoktur ve 'sanatlar' diye çoğul söyleyebiliriz. Yapılan araştırmalarda zeka geninin anneden geçtiği üzerinde hemfikir olunmuştur. Babadan evlatlarına miras olarak kalanlar nelerdir?       Baba güçtür. Gücün, kuvvetin temsilcisidir.  Çocuklar, arkadaşları tarafından zorbalığa uğradığı zaman "Babama söylerim, sizi döver." diyerek babasının güçlü olduğunu dile getirir. Aslında güç, birilerini döverek kendini göstermek değildir. Güçlü olmak nedir? Kendine güvenmektir. Öfke kontrolünü sağlamaktır. Sosyal ilişkileri iyi kurmaktır. Ev içinde eşine ve çocuklarına sevgili, saygılı olmaktır. Ailesine yeterli vakit ayırmaktır.          Çocuklar, sözlerden çok davranışları

ANAM, CANIM ANAM

                                                    ANAM, CANIM ANAM     "  Anam, canım anam!" diyebilen kaç kişi var içimizde? Canı gönülden mi diyor, yoksa ağzının ucuyla mı diyor?      Vefakar, cefakar annelerin günü geldi. Bütün mağazalar indirimlerini verdi. "Annelerinize hediye alın, mutlu olsun, görevi olan ev işlerinde  az yorulsun." mu diyorlar sizce? Çoğu kişi de annesini mutlu etmek adına evin ihtiyaçlarını bir bir alıyor. Anneler de mutlu oluyor. Çünkü değer verilmiş, çocukları ve eşi bir gün de olsa mutlu olmasını sağlamışlardır.      Ya günü kutlanmayan, gönlü hoş edilmeyen annelere ne demeli? Hediye almayı bırak evin önünden bir çiçek toplayıp verilmeyen, o gün için bir yemeğe götürülmeyen, o gün hiç ev işi yaptırılmayarak ödüllendirilmeyen, her şeyden öte bir gün azarlanmayan zavallı annelerimize  'Ya sabır' çeksin mi diyelim?       Anne kutsal bir varlıktır. Bizim dünyaya gelmemize vesile olan, gecesini gündüzünü bize adayan, canını bile hiç

LGS YOLUNDA ÖĞRENCİLER- AİLELER VE ÖĞRETMENLER-KOÇLAR

    LGS  YOLUNDA ÖĞRENCİLER- AİLELER VE ÖĞRETMENLER-KOÇLAR      Sevgili öğrencilerimiz on aylık heyecanlı, yorucu bir yolculuğa başladınız. Sizlerle beraber bu yolun yolcuları aynı zamanda aileniz ve sizi çalıştıran öğretmenleriniz. Hepinize şimdiden kolaylıkla ve güzellikle dolu bir yolculuk ve mutlu bir son diliyorum. “Koç kimdir, koçluk nedir? “ kısaca açıklayalım. Kelime anlamı olarak koçluk ”coaching” ; birini, bir yerden bir yere götürme anlamına gelir.   Koçluk; istenen performansa ulaşmak için, koç (coach) ve danışan (coachee) arasında kurulan planlı bir gelişim ilişkisidir.    Çağdaş eğitimde öğrenci bilgi yüklenen bir obje değildir; bilgi öğrenci içindir, öğrenci bilgi için değil. Amaç öğrenciye bilgi yığmak değil, öğrencinin bilgiyi anlayabilmesi, kavrayabilmesi gerektiğinde kendi başına bağlantılar kurarak bilgi üretebilmesidir. Gerçekten eğitimin birinci işlevi, çocuğa gerektiğinde bilgiyi nereden nasıl öğrenebileceğine ait temel becerileri, yani “öğrenmeyi öğretmesi”;