Ana içeriğe atla

                                                    



                           


                                              CANAVARIN  DİJİTALİNDEN KORUNMA

      Masal yaratığı canavar, günümüzde şekil değiştirerek yumuşakça, sessizce hayatımıza girdi ve bizlerle yaşamakta. Ekmeğimiz oldu, aşımız oldu, havamız oldu, suyumuz oldu. Onsuz yaşayamaz olduk. 

    İnsanoğlu yaratıldığı günden bugüne hayatını kolaylaştırmak için sürekli çabalayıp bir şeyler üretmiştir. Mesela tekerleği bulmuş, elde yük taşımaktan kurtulmuştur. Güvercinle, dumanla haberleşirken telefonu telgrafı icat etmiş. Ve teknoloji dediğimiz hayatımızı çokça kolaylaştıran buluşlar ortaya çıkarmıştır. Teknolojiyle  insanoğlu hayatını kolaylaştırırken ölümünü, ecelini de kolaylaştırmıştır. Artık pek çok  şeyi tek dokunuşlarla yapıyoruz. Dünya avcumuzun içinde. Bir öğrenci eskiden ödev hazırlarken kütüphaneye giderdi, şimdi evde internetten hazırlayabiliyor. Dünyanın her yerindeki insanlarla kolayca tek tuşla haberleşebiliyoruz. Dünyanın neresinde olursa olsun uydular aracılığı ile bir insan bulunuyor. Ya savaşmak için ülkeler neler yapıyor? Tek tuşla istediği noktaya kendi ülkesinden atışı yapabiliyor. Kısacası saymakla bitiremeyiz bu gelişmeleri, kolaylıkları. Kolaylıkların arkasında sinsice duran canavarlar insan hayatını tamamen değiştirdi.

  Evlerimizde kullandığımız tüm elektrikli aletler radyasyon yayıyor.  Fabrikalardan çıkan dumanlar ve atıklar  bizi zehirliyor. Gelelim ellerimizde taşıdığımız can parçamız telefon ve tabletlere. Bir numaraları sinir harap edici, beyin ve beden uyuşturucusudur. 'Atın ölümü arpadan olsun.' dercesine yirmi dört saat yanımızdan ayıramıyoruz. Çocuklarımızı aileden, sosyal yaşantıdan, eğitimden ve öğretimden uzaklaştırıyor. Oyun adı altında çocuklarımızı ahlak dışı davranışlara iteliyor. İnsanları kolay yaşantı, kolay para kazanma yollarına yönlendiriyor. Peki bu durumda neler yapabiliriz? Ailemizi, kendimizi  dijital canavardan nasıl koruyabiliriz? Özellikle 3T diye adlandırdığım telefon, tablet ve televizyonun zararlarından nasıl korunabiliriz?

 -Disiplin ve kurallı yaşam hayatımızı düzene sokar. Öncelikle dijital ne kullanılırsa kullanılsın belirli kurallar çerçevesinde kullanılmalı.

- Televizyonu yakından izlememeli, izlettirmemeli.

-Yaşa uygun olmayan  filmler ailece izlenmemeli.

-Çocuklarımızın internette hangi sayfalara girip çıktığı kontrol edilip, uygun bir dille zararı açıklanıp engel konulmalı.

-Çocukların izlediği çizgi filmler de takip edilmelidir. Çocukça olmayan davranışlar empoze edebiliyorlar.

-Günlük en fazla bir saat çocukların eline tablet verilmeli. Eğer televizyon izlettiriliyorsa o da bir saati geçmemeli.

-Anne baba eve gelince özellikle telefonu ellerinden bırakmalı hatta oturulan odaya bile getirmemeli.

-Çevresine de duyurmalı: Biz şu saatlerde telefonu yanımıza almıyoruz, demeliler.

-Ailece akşamları okuma saati, akıl ve zeka oyunları oynama saati düzenlemeli.

-Hafta sonları mutlaka ailece birlikte olabilecekleri etkinlikler düzenlemeli.

-Çocuklara tablet, telefon alma yarışına girmemeliler.

-Oyuncak alırken ellerini ve zekasını kullanarak ortaya bir eser çıkarabileceği materyal oyuncak olmasına dikkat edin.

-Bilgisayar türü oyunlar zeka gelişimine az da olsa katkı sağlasa da çocuklarda bedensel olarak duruş bozukluğuna ve uyuşuk olup yerinden hareket etmemesine sebep olur, zeka olarak pasifliğe iter. Düşünme gücünü yok eder. Sinir sistemini  harap eder. Dil yani konuşma gücünü zayıflatır.

-Bahçesi olanlar bahçede bir şeyler ekip dikmeli. Şu zamanda apartmanlaşma çoğunlukta olduğu için evde saksılarda çiçek ve bazı sebzeler yetiştirilebilir. Hem sorumluluk bilinci, hem aile ile birlikte olma, hem de toprakla uğraşı sonucunda vücutta biriken enerjiyi atma sağlanabilir.

-Eller ve parmaklar ne kadar hareket ederse beyin de o ölçüde gelişir.

-Haftalık aile meclisi toplanıp herkes dileğini isteğini dile getirdikten sonra kararlar alınmalı, uygun yere asılmalı ve bu kararlara herkes uymalı.

  Ben küçükken büyüklerimiz derdi ki; dünyanın sonu geldiği zaman beyin hastalıkları artacakmış. Gerçekten de günümüzde arttı. Aşırı asabiyet, birbirimize bağırıp çağırmalar, cinayetler çoğaldı. Eskiden psikoloğa git, denilince ben deli miyim, denirdi. Şimdi deli değiliz ancak sinirlerimiz harap olmuş durumda ve hemen psikoloğa koşuyoruz, psikiyatriye koşup çareler arıyoruz.  Aslında tek çare kendimiziz.  Ne kadar kendimizi dijital aletlerden uzak tutabiliyorsak ona çaba göstermeliyiz.

                                                                                                 İncilay KUŞOĞLU

 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BABANIN ÇOCUKLARI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

                                                                   BABANIN  ÇOCUKLARI  ÜZERİNDEKİ  ETKİLERİ        Babanın sanatı oğula mirastır, demiştir atalarımız. Babanın sanatı nedir?  Görünen sanat yaptığı meslektir. Ya görünmeyen sanatı nedir? Asıl çocuklarına kalan sanat odur. Aslında görünmeyen sanatı çoktur ve 'sanatlar' diye çoğul söyleyebiliriz. Yapılan araştırmalarda zeka geninin anneden geçtiği üzerinde hemfikir olunmuştur. Babadan evlatlarına miras olarak kalanlar nelerdir?       Baba güçtür. Gücün, kuvvetin temsilcisidir.  Çocuklar, arkadaşları tarafından zorbalığa uğradığı zaman "Babama söylerim, sizi döver." diyerek babasının güçlü olduğunu dile getirir. Aslında güç, birilerini döverek kendini göstermek değildir. Güçlü olmak nedir? Kendine güvenmektir. Öfke kontrolünü sağlamaktır. Sosyal ilişkileri iyi kurmaktır. Ev içinde eşine ve çocuklarına sevgili, saygılı olmaktır. Ailesine yeterli vakit ayırmaktır.          Çocuklar, sözlerden çok davranışları

ANAM, CANIM ANAM

                                                    ANAM, CANIM ANAM     "  Anam, canım anam!" diyebilen kaç kişi var içimizde? Canı gönülden mi diyor, yoksa ağzının ucuyla mı diyor?      Vefakar, cefakar annelerin günü geldi. Bütün mağazalar indirimlerini verdi. "Annelerinize hediye alın, mutlu olsun, görevi olan ev işlerinde  az yorulsun." mu diyorlar sizce? Çoğu kişi de annesini mutlu etmek adına evin ihtiyaçlarını bir bir alıyor. Anneler de mutlu oluyor. Çünkü değer verilmiş, çocukları ve eşi bir gün de olsa mutlu olmasını sağlamışlardır.      Ya günü kutlanmayan, gönlü hoş edilmeyen annelere ne demeli? Hediye almayı bırak evin önünden bir çiçek toplayıp verilmeyen, o gün için bir yemeğe götürülmeyen, o gün hiç ev işi yaptırılmayarak ödüllendirilmeyen, her şeyden öte bir gün azarlanmayan zavallı annelerimize  'Ya sabır' çeksin mi diyelim?       Anne kutsal bir varlıktır. Bizim dünyaya gelmemize vesile olan, gecesini gündüzünü bize adayan, canını bile hiç

LGS YOLUNDA ÖĞRENCİLER- AİLELER VE ÖĞRETMENLER-KOÇLAR

    LGS  YOLUNDA ÖĞRENCİLER- AİLELER VE ÖĞRETMENLER-KOÇLAR      Sevgili öğrencilerimiz on aylık heyecanlı, yorucu bir yolculuğa başladınız. Sizlerle beraber bu yolun yolcuları aynı zamanda aileniz ve sizi çalıştıran öğretmenleriniz. Hepinize şimdiden kolaylıkla ve güzellikle dolu bir yolculuk ve mutlu bir son diliyorum. “Koç kimdir, koçluk nedir? “ kısaca açıklayalım. Kelime anlamı olarak koçluk ”coaching” ; birini, bir yerden bir yere götürme anlamına gelir.   Koçluk; istenen performansa ulaşmak için, koç (coach) ve danışan (coachee) arasında kurulan planlı bir gelişim ilişkisidir.    Çağdaş eğitimde öğrenci bilgi yüklenen bir obje değildir; bilgi öğrenci içindir, öğrenci bilgi için değil. Amaç öğrenciye bilgi yığmak değil, öğrencinin bilgiyi anlayabilmesi, kavrayabilmesi gerektiğinde kendi başına bağlantılar kurarak bilgi üretebilmesidir. Gerçekten eğitimin birinci işlevi, çocuğa gerektiğinde bilgiyi nereden nasıl öğrenebileceğine ait temel becerileri, yani “öğrenmeyi öğretmesi”;